Tıpkı EYVALLAH.. gibi,
Bir KURTULUŞ kelimesidir " NEYSE" !!
Üzüldüklerinden,
Söylemediklerinden,
Söyleyemediklerinden,
Bir türlü GEÇMEYİ BİLMEYEN o geçmişten,
İçerlediklerinden,
Omzundaki yükten,
Dolan gözlerden,
Unutulmuş sözlerden,
Tutulmamış yeminlerden...............
İnsanların;
ne kadar da YALANCI olduğunu GÖRÜRKEN,
bazen İHTİYACIN olan tek şey:
başını çevirip NEYSE.. demekten başka bir şey değildir..
DARALDIĞIN zamanlar olur,
BUNALDIĞIN anlar ve
" üstüne üstüne gelen duvarlar.. "
Kimselerin seni ANLAMADIĞI zamanlar ve,
kimsenin DİLİNİ bilmediği anlar.....
Bazen NEYSE.. tutar ellerinden,
kimselerin KAR ETMEDİĞİ işte o ZAMANLAR..
Sen bakma UFAK-TEFEK ÇELİMSİZ HALİNE,
bir KURTULUŞ kelimesidir " NEYSE" !!
Üzenlere............
Anlamayanlara,
Anlamayacaklara................
Değer verince, kendini hemen bi halt sananlara...........
Yüreğinde merhamet duygusu olmayanlara...........
Ve................
Sağı solu, önü arkası her yeri ayrı oynayanlara.........
- NEYSE !!..
Sukût-u Hayal
Ben hep, Kalemin konuştuğu kadarını yazdım Ötesini ALLAH'a bıraktım..
Zeynepceee

"Bunca kalp kırıklıklarına rağmen küçüklüğümde yaptığım gibi rüzgarı arkama alıp bağırmak istiyorum hayata: Acımadı ki..!
4 Ocak 2015 Pazar
28 Aralık 2014 Pazar
Şu gerçekler bazen ne kadar da çok can yakıyor!
Bir zamanlar çok mu çok sevdiklerinden soğur mu insan?
Soğuyor iste ve bu beni çok üzüyor hiç mi hiç istemesemde.
Ben bende yerini kaybedenler adına o kadar üzgünüm ki oysa onlarındı şuramda boş duran baş köşe.
Bu üzülerek vazgecişlerimin sebebi ne hatalarıydı ne de yanlışları; ben giyilemez bir hal alana kadar sevdigim pantolondan bile vazgeçmezken nasıl düşünülebilir boşlamam, dün sevmiş olduğum insanları. Ama dedimya soğur mu insan? Soğutuyorlar işte!
Ve her vazgeciş sonrası o kadar çok isterdim ki bir kabustan uyanmış olmayı!
Şu gerçekler bazen ne kadar da çok can yakıyor!
Birilerinden vazgeçmek zorunda olmak; nasıl anlatsam eee şey çok saçma bir duygu.
Beyinle kalp arasında kalmak, ikisi arasında bir "olurunu" bulmak için koştururken sanki soluk soluğa kalmak gibi bir şey. Bu çok yorucu ve bende çok yoruldum.
Üzgünüm ama değirmene artık ben de su taşımıyorum.
İşin garip tarafı mantığa rağmen yaptığın onca fedakarlığın yanlış olduğunu bir süre sonra kalpte kabul ediyor.
Zaten bu kalpte kargaya benziyor.
...ve ben artık kargayı kılavuz edinmek istemiyorum.
Soğuyor iste ve bu beni çok üzüyor hiç mi hiç istemesemde.
Ben bende yerini kaybedenler adına o kadar üzgünüm ki oysa onlarındı şuramda boş duran baş köşe.
Bu üzülerek vazgecişlerimin sebebi ne hatalarıydı ne de yanlışları; ben giyilemez bir hal alana kadar sevdigim pantolondan bile vazgeçmezken nasıl düşünülebilir boşlamam, dün sevmiş olduğum insanları. Ama dedimya soğur mu insan? Soğutuyorlar işte!
Ve her vazgeciş sonrası o kadar çok isterdim ki bir kabustan uyanmış olmayı!
Şu gerçekler bazen ne kadar da çok can yakıyor!
Birilerinden vazgeçmek zorunda olmak; nasıl anlatsam eee şey çok saçma bir duygu.
Beyinle kalp arasında kalmak, ikisi arasında bir "olurunu" bulmak için koştururken sanki soluk soluğa kalmak gibi bir şey. Bu çok yorucu ve bende çok yoruldum.
Üzgünüm ama değirmene artık ben de su taşımıyorum.
İşin garip tarafı mantığa rağmen yaptığın onca fedakarlığın yanlış olduğunu bir süre sonra kalpte kabul ediyor.
Zaten bu kalpte kargaya benziyor.
...ve ben artık kargayı kılavuz edinmek istemiyorum.
13 Aralık 2014 Cumartesi
HİÇ KOMİK DEĞİLSİN HAYAT...
Etiket batmasın diye atleti bazen ters giyiyorum, ayak bileğinden yukarı çıkan çorapları pek sevmiyorum.
Biliyorum garip şeyler ama daha da komik olanı hemen herkese inanıp içimi açı veriyorum.
Etiket problemi kesilerek aşılabilir, bilekten yukarı çoraplara da alışılabilir ama şu “içimi açma” konusu yok mu, kendime hiç güvenmiyorum, beni her an yine yaralayabilir.
Kabul ediyorum, çok çabuk inanmak gibi aptalcık bir yönüm var.
Zaten neden art niyetli olunur hiç bir fikrim yok ama hayatın gerçeklerine uyanmak diye bir şey var. Bööö hiç komik değilsin hayat!
Ben insanları sınıflandırmaya karşıyım ama, ama "art niyetle" insanların hayatlarını alt üst eden zatlarıda insan sınıfına koymak pek makbul gelmiyor bana.
Kabul ediyorum hayatın, yaşam standartın ya da imkanların; bunları seçme şansın olmayabilir,
Hayat sana bu imkanıda sunmamış olabilir, ama insanların iyi niyetinden faydalanıyorsan bu adiliktir ve adilik bir tercihtir.
Biliyorum garip şeyler ama daha da komik olanı hemen herkese inanıp içimi açı veriyorum.
Etiket problemi kesilerek aşılabilir, bilekten yukarı çoraplara da alışılabilir ama şu “içimi açma” konusu yok mu, kendime hiç güvenmiyorum, beni her an yine yaralayabilir.
Kabul ediyorum, çok çabuk inanmak gibi aptalcık bir yönüm var.
Zaten neden art niyetli olunur hiç bir fikrim yok ama hayatın gerçeklerine uyanmak diye bir şey var. Bööö hiç komik değilsin hayat!
Ben insanları sınıflandırmaya karşıyım ama, ama "art niyetle" insanların hayatlarını alt üst eden zatlarıda insan sınıfına koymak pek makbul gelmiyor bana.
Kabul ediyorum hayatın, yaşam standartın ya da imkanların; bunları seçme şansın olmayabilir,
Hayat sana bu imkanıda sunmamış olabilir, ama insanların iyi niyetinden faydalanıyorsan bu adiliktir ve adilik bir tercihtir.
1 Aralık 2014 Pazartesi
YALVARIRIM BUNDAN SONRA ÖLMESİN KİMSE BENİM İÇİN !
Hafızamı kaybetmek istediğim zamanlar oluyor. Yoksa boşvererek falan olacak iş değil unutmak.
Hiç bir şey hatırlamak istemediğim anlar var. Bir de hatırladıkça acıyan yaralar.
Bu yaralara ne iyi gelir en ufak bir fikrim yok bir türlü kapanmıyorlar.
Hayat öyle garip ki, kimlik alıp boşuna, kağıt israfı yaptırmış insanlar tanıdım ben.
Oysa bir kişilik sahibi olmak yada olamamak insanların yaptıkları veya yapmadıklarıyla alakalı isimden ziyade. Yoksa "isim" dediğin ne ki boncuk ve ya minnoş'da bir isim(!) neticede.
Her şeye eyvallah ama dün mutluluğun kendisi olanlar bugün yoklukları ya da yaptıklarıyla üzenler olmamalılar. İşte bu cok acı üzülüyorum ben.
Gerçeklerle yüzleşmek, yapmaz dediklerimin yaptıklarını görmek incitiyor beni bunu kabullenmek.
Ben sevdiklerimin kötü insanlar olduğunu görmek, bilmek, duymak istemiyorum. Zaten "senin için ölürüm" dediklerini yanlış anlamışım(!) Gerçekten benim icin ölüyorlar, içime kendilerini diri diri gömüyorlar.
Yalvarırım bundan sonra kimse ölmesin "benim için" lütfen(!)
Hiç bir şey hatırlamak istemediğim anlar var. Bir de hatırladıkça acıyan yaralar.
Bu yaralara ne iyi gelir en ufak bir fikrim yok bir türlü kapanmıyorlar.
Hayat öyle garip ki, kimlik alıp boşuna, kağıt israfı yaptırmış insanlar tanıdım ben.
Oysa bir kişilik sahibi olmak yada olamamak insanların yaptıkları veya yapmadıklarıyla alakalı isimden ziyade. Yoksa "isim" dediğin ne ki boncuk ve ya minnoş'da bir isim(!) neticede.
Her şeye eyvallah ama dün mutluluğun kendisi olanlar bugün yoklukları ya da yaptıklarıyla üzenler olmamalılar. İşte bu cok acı üzülüyorum ben.
Gerçeklerle yüzleşmek, yapmaz dediklerimin yaptıklarını görmek incitiyor beni bunu kabullenmek.
Ben sevdiklerimin kötü insanlar olduğunu görmek, bilmek, duymak istemiyorum. Zaten "senin için ölürüm" dediklerini yanlış anlamışım(!) Gerçekten benim icin ölüyorlar, içime kendilerini diri diri gömüyorlar.
Yalvarırım bundan sonra kimse ölmesin "benim için" lütfen(!)
YETER Kİ SEN KENDİNİ TERK ETME..
“Kaybetmek korkusu öyle bir sarıyor ki bizi,
kaybetmemek için çırpınıyoruz
kaybetmemek için çırpınıyoruz
Bundandır
konuşmak isterken susmamız, kendimizi eksilte
eksilte fazlasını vermemiz.
konuşmak isterken susmamız, kendimizi eksilte
eksilte fazlasını vermemiz.
İyi çocuk olmak olur derdimiz; kimse bırakmasın, terk etmesin bizi.
Sanırız ki biz verdikçe, daha çok sevecek, daha çok
anlayacaklar bizi.
Sanırız ki biz verdikçe, daha çok sevecek, daha çok
anlayacaklar bizi.
Bazen gördüğümüz halde
görmemezlikten geliriz birçok şeyi.
görmemezlikten geliriz birçok şeyi.
Sanırlar ki, kandırıldık, uyuduk, fark etmedik.
Oysa sen yüreğine taş basarak gözlerini başka yana çevirmişsindir.
Bilki, gerçekten senin olan hiçbir şey seni bırakmaz.
Yeter ki sen kendini terk etme..”
Yeter ki sen kendini terk etme..”
21 Ekim 2014 Salı
HER ŞEYE RAĞMEN İNATLA TUTUNMALI İNSAN HAYATA
Hayat her zaman baklava hamuru gibi kulak memesi kıvamında olmayabilir.
Bazen börek de yanabilir, yemeğin altı da tutabilir.
Kuş tüyü yatakların hayalini kurmak da bence çok yersiz; mutluluğu, insanlara bel bağlayıp beklentilere endekslemek kadar gereksiz.
Bir yemek menüsü mesela; acısı, tatlısı, çeşitli sosları, ismini hiç bilmediğin damak tatları, adını bile söylerken zorlanacağın yemek adları ve bütün bunların yanında gözün kapalı yiyebileceğin kuru fasulye kuru soğanı.
İşte bu menünün ismi "yaşam" başına gelebilecek olan, için de tüm tatları barındıran.
Bazen "acıdan gözün yaşaracak," bazen "tadına doyulmayacak" ama illaki yaşanacak.
En çok sevdiğin renk nedir bilmiyorum ama ben fluyu sevmem yalnızca, bir tek "belirsizliğe" tahammülüm yok hayatta, senin gibi mesela.
Ama mavisi, yeşili, pembesi, siyahı, beyazı; tüm bu renkleri içinde bulunduran paletinde adına, işte "hayat" diyorlar ona ve bütün bu renklerle bir gün tanışabileceğini unutma.
Her an her şeye hazırlıklı olmakta fayda var.
Hem ne diyorlardı "her şey insan için." Bu arada duvarlarda çok koyu renkler ruhu daraltıyormuş mümkün olduğunca kullanmayın oturma odalarınızda.
Kulak memesi kıvamında baklava hamuruna dönecek olursakta, boşver her her zaman kulak memesi kıvamında yumuşak davranmasın yaşam sana.
Aldırma. Kazandibi diye bir tatlı var mesela, şekeri yakılmıştır, dibi gerçekten acıdır ama bir o kadar da tatlıdır.
Yani ne yapıyormuşuz şartları kendi adımıza çevirebilmek adına tüm olanakları zorluyormuşuz.
Bıkmadan, usanmadan yaşıyormuşuz!
ismi ağır geliyorsa sana, sende "hayat" değil, kazandibi diyebilirsin yaşadıklarının adına. Hem haklısın kazandibi bence de daha sempatik geliyor kulağa.
Ne yani dibi tutmuş diye insan kazandibinden vazgeçer mi?
Bazen börek de yanabilir, yemeğin altı da tutabilir.
Kuş tüyü yatakların hayalini kurmak da bence çok yersiz; mutluluğu, insanlara bel bağlayıp beklentilere endekslemek kadar gereksiz.
Bir yemek menüsü mesela; acısı, tatlısı, çeşitli sosları, ismini hiç bilmediğin damak tatları, adını bile söylerken zorlanacağın yemek adları ve bütün bunların yanında gözün kapalı yiyebileceğin kuru fasulye kuru soğanı.
İşte bu menünün ismi "yaşam" başına gelebilecek olan, için de tüm tatları barındıran.
Bazen "acıdan gözün yaşaracak," bazen "tadına doyulmayacak" ama illaki yaşanacak.
En çok sevdiğin renk nedir bilmiyorum ama ben fluyu sevmem yalnızca, bir tek "belirsizliğe" tahammülüm yok hayatta, senin gibi mesela.
Ama mavisi, yeşili, pembesi, siyahı, beyazı; tüm bu renkleri içinde bulunduran paletinde adına, işte "hayat" diyorlar ona ve bütün bu renklerle bir gün tanışabileceğini unutma.
Her an her şeye hazırlıklı olmakta fayda var.
Hem ne diyorlardı "her şey insan için." Bu arada duvarlarda çok koyu renkler ruhu daraltıyormuş mümkün olduğunca kullanmayın oturma odalarınızda.
Kulak memesi kıvamında baklava hamuruna dönecek olursakta, boşver her her zaman kulak memesi kıvamında yumuşak davranmasın yaşam sana.
Aldırma. Kazandibi diye bir tatlı var mesela, şekeri yakılmıştır, dibi gerçekten acıdır ama bir o kadar da tatlıdır.
Yani ne yapıyormuşuz şartları kendi adımıza çevirebilmek adına tüm olanakları zorluyormuşuz.
Bıkmadan, usanmadan yaşıyormuşuz!
ismi ağır geliyorsa sana, sende "hayat" değil, kazandibi diyebilirsin yaşadıklarının adına. Hem haklısın kazandibi bence de daha sempatik geliyor kulağa.
Ne yani dibi tutmuş diye insan kazandibinden vazgeçer mi?
ÖMRÜM BİTSE NE ÇIKAR...
Dünyayı cebime doldurmak gibi bir niyetim yok.
Ya da kazık çakmak gibi dünyaya, sahip olduklarım yetiyor bana.
Fazlası istek ve çabalar mutsuzluğa kestirme yol gibi geliyor bana.
Ve asıl mesele insan gerçeklerle yüzleşip olduğu gibi kabullenmeli kendini galiba.
Her şey çok daha kolay oluyor o zaman, nasıl ve ne şekilde yaşaman gerektiğini anlıyorsun en azından.
Kimseye parmak ısırtmak gibi bir niyetim yok sıradanlık yetiyor bana, şaşalı bir yaşam gibi hayalim de yok ayrıca.
Bütün bunlar bir yana yaralarımın kapanmasından başka hiç bir isteğim yok hayatta.
Bu kelimeyi çok sevmiyorum ama yine tüm yollar zamana çıkıyor galiba.
Ha ben!
Dua etmeyi sakın hiç bir zaman unutma.
Yattım sağıma döndüm soluma melekler gelsin yanıma.
...ve tüm bunların özeti; Özdemir Asaf'ın dediği gibi "biraz yorgunum, biraz kırgın, birazda kirletti sensizlik beni"...
Ya da kazık çakmak gibi dünyaya, sahip olduklarım yetiyor bana.
Fazlası istek ve çabalar mutsuzluğa kestirme yol gibi geliyor bana.
Ve asıl mesele insan gerçeklerle yüzleşip olduğu gibi kabullenmeli kendini galiba.
Her şey çok daha kolay oluyor o zaman, nasıl ve ne şekilde yaşaman gerektiğini anlıyorsun en azından.
Kimseye parmak ısırtmak gibi bir niyetim yok sıradanlık yetiyor bana, şaşalı bir yaşam gibi hayalim de yok ayrıca.
Bütün bunlar bir yana yaralarımın kapanmasından başka hiç bir isteğim yok hayatta.
Bu kelimeyi çok sevmiyorum ama yine tüm yollar zamana çıkıyor galiba.
Ha ben!
Dua etmeyi sakın hiç bir zaman unutma.
Yattım sağıma döndüm soluma melekler gelsin yanıma.
...ve tüm bunların özeti; Özdemir Asaf'ın dediği gibi "biraz yorgunum, biraz kırgın, birazda kirletti sensizlik beni"...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)