Zeynepceee

Zeynepceee
"Bunca kalp kırıklıklarına rağmen küçüklüğümde yaptığım gibi rüzgarı arkama alıp bağırmak istiyorum hayata: Acımadı ki..!

21 Ekim 2014 Salı

HER ŞEYE RAĞMEN İNATLA TUTUNMALI İNSAN HAYATA

Hayat her zaman baklava hamuru gibi kulak memesi kıvamında olmayabilir. 
Bazen börek de yanabilir, yemeğin altı da tutabilir. 
Kuş tüyü yatakların hayalini kurmak da bence çok yersiz; mutluluğu, insanlara bel bağlayıp beklentilere endekslemek kadar gereksiz.
Bir yemek menüsü mesela; acısı, tatlısı, çeşitli sosları, ismini hiç bilmediğin damak tatları, adını bile söylerken zorlanacağın yemek adları ve bütün bunların yanında gözün kapalı yiyebileceğin kuru fasulye kuru soğanı. 

İşte bu menünün ismi "yaşam" başına gelebilecek olan, için de tüm tatları barındıran. 
Bazen "acıdan gözün yaşaracak," bazen "tadına doyulmayacak" ama illaki yaşanacak.
En çok sevdiğin renk nedir bilmiyorum ama ben fluyu sevmem yalnızca, bir tek "belirsizliğe" tahammülüm yok hayatta, senin gibi mesela. 

Ama mavisi, yeşili, pembesi, siyahı, beyazı; tüm bu renkleri içinde bulunduran paletinde adına, işte "hayat" diyorlar ona ve bütün bu renklerle bir gün tanışabileceğini unutma. 
Her an her şeye hazırlıklı olmakta fayda var. 
Hem ne diyorlardı "her şey insan için." Bu arada duvarlarda çok koyu renkler ruhu daraltıyormuş mümkün olduğunca kullanmayın oturma odalarınızda. 
Kulak memesi kıvamında baklava hamuruna dönecek olursakta, boşver her her zaman kulak memesi kıvamında yumuşak davranmasın yaşam sana. 
Aldırma. Kazandibi diye bir tatlı var mesela, şekeri yakılmıştır, dibi gerçekten acıdır ama bir o kadar da tatlıdır.
Yani ne yapıyormuşuz şartları kendi adımıza çevirebilmek adına tüm olanakları zorluyormuşuz.
Bıkmadan, usanmadan yaşıyormuşuz!
ismi ağır geliyorsa sana, sende "hayat" değil, kazandibi diyebilirsin yaşadıklarının adına. Hem haklısın kazandibi bence de daha sempatik geliyor kulağa. 

Ne yani dibi tutmuş diye insan kazandibinden vazgeçer mi?

ÖMRÜM BİTSE NE ÇIKAR...

Dünyayı cebime doldurmak gibi bir niyetim yok. 
Ya da kazık çakmak gibi dünyaya, sahip olduklarım yetiyor bana. 
Fazlası istek ve çabalar mutsuzluğa kestirme yol gibi geliyor bana.
 Ve asıl mesele insan gerçeklerle yüzleşip olduğu gibi kabullenmeli kendini galiba. 
Her şey çok daha kolay oluyor o zaman, nasıl ve ne şekilde yaşaman gerektiğini anlıyorsun en azından. 
Kimseye parmak ısırtmak gibi bir niyetim yok sıradanlık yetiyor bana, şaşalı bir yaşam gibi hayalim de yok ayrıca. 
Bütün bunlar bir yana yaralarımın kapanmasından başka hiç bir isteğim yok hayatta. 
Bu kelimeyi çok sevmiyorum ama yine tüm yollar zamana çıkıyor galiba.

Ha ben!
Dua etmeyi sakın hiç bir zaman unutma. 
Yattım sağıma döndüm soluma melekler gelsin yanıma.

...ve tüm bunların özeti; Özdemir Asaf'ın dediği gibi "biraz yorgunum, biraz kırgın, birazda kirletti sensizlik beni"...

20 Ekim 2014 Pazartesi

KAHRAMANIM OLMAK İSTERKEN.... BANA BENZEYENLER

Gırtlağıma kadar dolan cümleler var yazmak istediğim,
Lakin bir yanım da sus diyor sus...
Bir de karşınızdaki muhatabınız başarısızlığı kabul etmeyen biriyse... sus diyor sus
Ne söyleseniz ne anlatsanız ne yazsanız boş , anlamaz
Çünkü hiç kaybetmemiştir.
O'nun hayatı hep kazandığı, anlatmaya doyamadığı  hikayelerle doludur.
Anlamaz çünkü siz onun için kaybettiği bir yenilğisinizdir.
Kabullenemez...!
ve bu defa sebepler sunar bahanelere sığınır
Mesela; artık isminizle hitap etmez dengesiz, tutarsız, günü gününü tutmayan kişi olarak anar ve hatrlarlar seni.

Oysa onlara çok akıllı ve tutarlı biri olduğumu hiç bir zaman iddaa etmemiştim.
Onlarda biliyorlardı  mutsuzluklarımı,  melenkolik hallerimi,  git gel aklımı hiç bir zaman  saklamadım onlardan.
Oysa en hasta anım  da en dibe vurmuş zamanlarım da tanımışlardı beni.
 Evet...
DENGESİZDİM!
Ama hiç degilse dürüsttüm
Ne kızdıgım anları sakladım, ne mutsuzluklarımı, ne de başka biri gibi davrandım

Mesela hiç bir zaman inanmadım onların çok güzel ve akıllısın diyen süslü ve düşlere yol açan sözlerine.
Çünkü gerçekçiydim; biliyordum pes ediceklerdi.
 Bahaneler türetip kaçıcaklardı...
Öyle de oldu.
Akılları sıra beni iyileştireceklerdi yaralarımı sarıp  hayata karşı dimdik durup  yaşamamı saglayacaklardı.

KAHRAMAN olmak için yola çıkmışlardıki ?
 
yoruldular, yıldılar, bıktılar, kızdılar daha dogrusu daha fazla bana dayanamadılar ve kaybettiler
Çünkü akıl edemedikleri bir şey vardı ki onlar egenin sakin dalgaları ben ise karadenizin hırçın, asi dalğasıydım ve ne kadar iyi yüzme bilseler de onları muhakkak boğardım.
Ve sanırım boğdum da.
Beni iyileştirmek ve  KAHRAMAN olmak için yola çıkanlar bugün bana benzediler
En az benim kadar dengesiz benim kadar mutsuzlar
Artık onlar da hastalar bu yüzden bilir kişi edasın da olamazlar hükümsüzdürler.



Ağlat beni hadi BAY-IM
Elin de mendilinle koşturdunya onca zaman
Hadi biraz da sen ağlat...


Avuçlarım da kaldı
Çocukluğum dan kalma yaraların kabukları
Hani iyileştirecektin ya
Seninkileri de bırak bana BAY-IM


Çok alıştırma kendine BAY-IM
Mevsimler geçer
Çeketin asılı kalır
Avuçlarım bir kabuğa daha dönüşür
Kaldıramam BAY-M


18 Ekim 2014 Cumartesi

AHİRETLİGİME...

Ahiretliğime 
---Bismillahirrahmanirrahim---
---Kovulmuş şeytanın şerrinden RABBİM'e sığınarak sevdim seni.
Biz öyle öğrendik "Her hayırlı işe Besmelesiz başlanmaz"
Sevgiler bu yüzden doyumsuz olur bu yüzden Allah'tan isteriz dualarda...
Ne kadar çok seversen sev birgün muhakkak üç vuslat olur yada hasret..
Gitmek isteyen tabiki gider ama kalan her zaman acının en berbat ne rezil halini yaşar...
---Hani saçma bir söz var ya "Kalan gidenin gitmesine izin veriyorsa kalan çoktan vazgeçmiştir" diye...
Bunlar laf bunlar palavra kalan seviyorsa ALLAH için nasıl ister ki gitmesini,
Nasıl gönüllü gönderir ki Yâr'ini...
---Yapmayın Allah aşkına insan sevdiğinin kalbini cennet sayarken nasıl Cennetten vazgeçmek ister...
---Değilmidir ki;
"Kalbinde RABBİ olan ve köşeye Yâr'i sıkıştırmış o zaman insan nasıl vazgeçer...?"...
---Evet, evet tabiki dünyalık sevgi olursa
gitmekte kolaydır, kalırken susmakta ve rahatça hoşçakal demekte...
---Sen giderken ben hoşçakal diyemedim, diyememde nasıl soylenir ki "hoşçakal".
Nasıl vazgeçilir "Ahiretliğim" denilen kişiden..?
Sen giderken öldüğüm doğru ama henüz herkes ölmedi kıyamet kopmadı ve henüz RABBİM;
"Cennete hoş geldin Cennetliğinle" buyurmadı...
---Bu kadar garantili konuşma dersin şimdi bana...
Olur mu sevdam;
"Veren [c.c.] büyük olunca küçük şeyler istenmez ki"...
Bende seni Allah için sevdim Allah'tan dua olarak İstedim şimdi nasıl küçük şeyler isteyeyim"...?
---Ve bu sevgiyi kalbime hediye eden RABBİM'e nasıl olur da sen bana verdin ben vazgeçtim derim...
---Bu hayat bir sınav ve sende yarim İmtihanımsın...
Biliyorum ki bu ayrılıkta bana imtihan olarak geldi,
Evet sensizlik bazen nefesimi kesiyor o kadar nefessiz kalıyorum ki gözlerimden acısı akıyor...
Ben seninle sevmeye başladım yani anlayacağın yarim;
"Evvelim sen oldun inşaALLAH Ahiretimde de sen olacaksın"...
Şimdilik ben sana bakamasamda benim için olmasada başkası için olsa da sen kendine iyi bak
Kalbimizin sahibine emanet ol
gayrısına emanet edemem..

EŞİNİZE BÖYLE DAVRANIR MISINIZ BEYLER ???

“Adam eve hanımının yanına geldi, onu çok üzgün gördü.
Yanında oturdu, şefkat ve sevgi dolu bir ses tonuyla başını okşayarak:
-“Biliyor musun, sen dünyanın en güzel ikinci kadınısın” dedi tebessümle.
Kadın başını kaldırdı, hayret ve şaşkınlık içerisinde:
-“Peki birinci kim ki?” diye sordu.
Adam, gayet emin bir tonla cevap verdi:
-“Mutlu ve tebessüm ettiğin zaman sen.”
Bunun üzerine kadının tüm üzüntüsü gitti, yerine neşe geldi, yüzüne can geldi.
Yuvaya tekrar saadet hakim oldu.
Ne dersiniz? Eşiniz surat astığında:
1) Ne öyle surat asmışsın, mahkeme duvarı gibi?
2) Güleryüz göremeyecek miyim bu evde?
3) Ben dışarıda sizler için çile çekip eve geldiğimde güleryüz göstermelisin?
miii dersiniz, yoksaaaa
4) Bir tanem, seni üzen nedir, benden dolayı ise özür dileyeyim ve telafi edeyim, başka şeyden ise dert etme, yanındayım her an, senin o güzel yüzüne hüzün yakışmaz, fani sebeplere takılıp dertlenmek pek yersiz, bakiye ve ahirete müteveccih olmak gerek….
Diye teselli edip tebessümüne gayret mi gösterirsiniz? Hıııı ?


NE MUTLU BİRBİRİNİ ALLAH İÇİN SEVENLERE

Ne mutlu Birbirini Allah için Seven ve 
Birbirine Allah Rızası için Tahammül Eden Karı kocalara
Bir eşi olmalı insanın
Rüzgar onun kokusunu getirmeli Yağmur Onun sesini
Akşam onu görecek diye pır pır etmeli yüreği 
Ayakları birbirine dolaşmalı heyecandan eve dönerken
Cennetten köşe almışcasına
Sevdiği sakındığı bakmaya kıyamadığı
Her bir hücresinden aşkın fışkırdığı
Çölde okyanusu yaşadığı bir eşi olmalı insanın
Ben seni ölene dek seveceğim boş laf
Ben seni sevdikçe ölmeyeceğim
Ne mutlu Birbirini Allah için sevenlere



16 Ekim 2014 Perşembe

KENDİME NASİHAT VE TESELLİ

NASİHAT:
Kimseye kızma, o kadar çok şans verdin ki onlara hata yapmaktan hiç çekinmediler "affedecektin nasıl olsa."
Sana yalan söyledikleri için de kızma, sen inanmayı seçtin onlara. "kaybetmek kolay önemli olan fedakarlık yapabilmekti" sevdiklerin adına.
...ve en kötüsü de izin verdin seni kırmalarına. Nerden mi biliyorum?
Başkalarını düşündüğün kadar kendini düşünseydin, Eminim izin vermezdin canını bu kadar yakmalarına.
Ama artık kendine gel!
Kalp kırıkları için merhem satmıyorlar bakkalda ve sende en az herkes kadar değerlisin.
Bir canın var, tarlada yetişmiyor o da.


TESELLİ:
Ben her zaman açık olmaktan yana oldum, kaybetsem bile.
Eğip bükmeden dolambaçlı yollara girmeden, ne düşünüyorsam onu söyledim; karşımdakinin "ne demek istediğimi" anlamasını beklemeden.
Kırılabilirdim, kırabilirdim de ama olsun, ben hep içim dışım bir oldum. Ne sevdiğimi sakladım, ne sevmediğimi, ne de "kıvırdım" işime geldiği gibi.
Çok kaybettim, çok kenara itildim. "Çoğu" anlatmak için "çok" demek az belki, çok üzdüler beni.
Hiç pişmanlık duymadım, neysem oydum; olduğum gibi. Keşke olduğum gibi kabullenselerdi beni.
Neyse uzatmıyorum... Allah biliyor her şeyi, herkesi, tüm olan biteni.

YA SEVECEKSİN BENİM GİBİ.... YADA

Evet, Gücenirim Ben, Küserim, Kırılır Kaçarım….
Susar Konuşmaz, Sessiz Kalırım
Zordur Arkadaşlığım, Peki Dostluğum, Sevdam...
O daha da zor, Zor Sever, Zor unuturum, Ama Kafam Atınca,
Bağlasan Durmaz,
Kapıları Kapatır Yok Olurum..
Katlanamayacaksan Sevmeyeceksin,
Bağlanmayacaksın Kıracaksan,
Önem Vermeyeceksin, Unutacaksan..
Kısacası mı Ya Gerçekten Seveceksin benim gibi,
Ya da Sever Görünmeyeceksin Kırık Aynalar Gibi...

13 Ekim 2014 Pazartesi

NASIL ANLATILIR BU HAL SANA SEVĞİLİM

Nasıl anlatılır bu hal sana? 
Nasıl da anlamsızlaşır yokluğunda anlamlar, 

Nasıl anlarsın anlamına anlam kattığım sensizliği? 
Nasıl anlarsın sana kilitlenen melankolik sendeki beni? 

Nasıl anlarsın sürgünlere dönüşen mülteci ezikliğimi? 
Nasıl anlarsın nefesinden yoksun yetim yanımı? 

Nasıl anlarsın matemlerin göğsümdeki çığ vahametini? 
Ya yangınlarımı kor kor olup cehennem ateşlerinde, 
Gülüşünün hayalinde tekrar dirilmemi nasıl anlarsın? 

Ya çorak coğrafyamda kıraç tenimin kan-ter halini, 
Sınırlı olmayan zamanlarda çilelerde derlediğim gülizarı, 
Nasıl anlarsın sevgine sevdana ekilen uçurum çiçeklerini 


Nasıl anlatılır bu hal sana? 
Anlar mısın zindan boşluğuna düşen düşlerimdeki seni? 
Anlar mısın hasret yüklediğim yüklemlerin sessiz çığlığını 

Anlar mısın düşleyenin düşünde ansızın düşüşünü? 
Anlar mısın kıyısında yaşamın gözlerine diktiğim 
bekleyişlerimi? 
Anlar mısın bedenimin karanlıklarla kanlı bıçaklı 
kavgasını? 
Anlar mısın gecelerin koynunda zülüflerine beslediğim 
nefeslerimi? 


Nasıl anlatılır bu hal sana bilmem ki? 
Anlayabilir misin hüznün yokluğuna boyanan sarı rengini 
Anlayabilir misin çözümsüz yalnızlıklara duldasız dalıp 
gittiğimi? 

Anlayabilir misin karabasanların çelik pençesinde gerilen 
yüreğimi? 

Anlayabilir misin med-cezirlerde sana çırpınan senli 
hislerimi? 
Anlayabilir misin türkülerin sessiz haykırışını, 
şiirlerin tutkun çığlıklarını? 
Anlayabilir misin Anka kuşunun güneşe olan 
sevdasındaki ölümcül tutkusunu? 

Anlayabilir misin sensizliğin sol yanımdaki hançer 
yaralarının derinliğini? 
Varsıl demlerimde hangi bilinmezleri yoklaştırdığımı 
anlayabilir misin? 
Esaretim, 
özgürlüğüm, 
tutsaklığım, 
sonum, 
sonsuzluğum 
hadi anlat PAŞAMM... 
Seni, sözcüklere sığdıramamanın sancılarını yaşarım

12 Ekim 2014 Pazar

ELİF İMMMM

Hep kendine kızıyorsun, kendini suçluyorsun. 
Üzülüyorsun, belki de ağlıyorsun.
"Bir türlü becereme-diklerin" için "bir türlü gücünün yetmediği şeyler" için.
Oysa ne "beceriksizsin" ne de "çok istediğin şeyler için az çaba sarf ettin"!
Kendine gel "aciz" hiç değilsin!
Tek yapman gereken, nasip kısmet neydi bir daha düşünmelisin.Ayrıca "nasip" demek "acizlik" değil,
Kadere tevekkül etmektir.
Daha fazla üzülme ve lütfen benim için iyi bak kendine.
Seviyorum seni, "yapamadıkların-la" birlikte.



UYUYUNCA GEÇMEYECEK BİLİYORUM

Artık hiç bir şey eskisi gibi değil. 
Ben de öyle. 
Çok dikkat etmiyorum uzun süredir kendime.
Kılığıma kıyafetime...
Çorapsız da basıyorum artık yere.
Eskisi gibi de korkutmuyor beni ne grip ne nezle.
Nane limonun iyi gelmediği daha büyük sıkıntılarım var herkes gibi benim de.
Takılmıyorum artık şu her kış ve bahar şişen bademciklerime de
Çok sıcak yada soğuk şeyler yiyip içmem, hepsi hepsi bir kaç gün gene.
Olur biter
Geçer gider.
Ama canımı yaka yaka yutkunduğum şeyler var.
Olup bitmeyen,
Geçip gitmeyen.
Zaman zaman yine uykusuzluk çekiyorum ama...
Çokta takılmıyorum artık bu uyku konusuna,
Uyuyunca geçmeyen şeylerin olduğunu anladığımdan bu yana....

10 Ekim 2014 Cuma

DÜRÜST OL- UN....

Bahanelerin ardına sığınıp birini terk ederken söylenen "kendine iyi bak" ya da "sen çok iyi birisin" kadar saçma bir söz daha bilmiyorum. 
Komik olma; madem kendine iyi bakmasını istiyorsun O'nu merak ediyorsun e neden kalıp O'na sen bakmıyorsun?
 ...ve ya "çok iyi biri" olduğunu düşünüyorsun o zaman neden terk ediyorsun? 
Hem düşünsene ne kadar şanslısın, dünyada "iyi" olan çok az insandan bir tanesi seni sevmiş daha ne yapmasını bekliyorsun, hiç bilmiyorum, Allah' dan belani mı istiyorsun?

 Ben sevmiyorum böyle, güya iyi insan pozlarını.
 İyi insan poz takınmaz, zaten insanlık da takıp takıştırmayla olmaz. 
Zira zorunlu insanlık ne kadar şık olursa olsun kimseye de yakışmaz. 
Ne biliyim bi eğreti falan durur(!)" Selülit gibi, ne yaparsan yap ne kadar güzel görünebilir ki. 

Şu aptal, bahane sahipleri; açık olun, dürüst olun, net olun!
Bırak karşındaki ne kadar kırılıyorsa kırılsın ama O'na gerçeği, O'nu sevmediğini söyle!
Artık hayallerinde yer almadığını çocuklarının anne ya da babası olarak düşlemediğini de söyle! 


Bir kere olsun iki dakika dürüst ol(!)
Çünkü neden biliyor musun? O'na giderayak küfür bile etsen, sonu olmayan ümitsiz bir bekleyiş kadar incitemezsin de o yüzden! 

"Kendine iyi bak" falan bir tarafa, eğer gidiyorsan sakın zerre kadar ümit bırakma. 
Kimsenin annesi sen ağlatasın diye getirmedi canı ciğeri yavrusunu dünyaya!
...ve şu bahanelerle giden zatlar, sizi de anlıyorum belki de, "çocuklukta" bi problem var. 

Yaşanmamış bir çocukluğun, edinilmemiş oyuncakların bünyede bıraktığı bir hasar var(!)

 Ama bu insanlarla "oynayabileceğiniz" anlamına gelmez, bir dipnot bunu da bilmenizde fayda var.

8 Ekim 2014 Çarşamba

GELİCEM DİYORUM TAKVİM SORMA BANA IHLAMURLAR ÇİÇEK AÇTIĞI ZAMAN

Dilimde sabah keyfiyle yeni bir umut türküsü
Kar yağmış dağlara bozulmamış ütüsü
Rahvan atlar gibi ırgalanan gökyüzü
Gözlerimi kamaştırsa da geleceğim sana
Şimdilik bağlayıcı bir takvim sorma bana
Ihlamurlar çiçek açtığı zaman
Ay şafağa yakın bir mum gibi erimeden
Dağlar çivilendikleri yerde yürümeden
Bebekler hayta, hayta yürümeden
Geleceğim diyorum geleceğim sana
Ne olur kesin bir takvim sorma bana
Ihlamurlar çiçek açtığı zaman
Beklesen de olur beklemesen de
Ben bir gök kuruşum sırmalı kesende
Gecesi uzun süren karlar buzlar ülkesinde
Hangi ses yürekten çağırırsa beni sana
Geleceğim diyorum takvim sorma bana
Ihlamurlar çiçek açtığı zaman
Bu şiir böyle doğarken dost elin elimdeydi
Sen bir zümrüdü ankaydın elim tüylerine değdi
Sevda duvarını aştım sendeki bu tılsım neydi
Başka bir gezegenden de olsa dönüşüm hep sana
Kesin bir gün belirtemem ne olur takvim sorma bana
Ihlamurlar çiçek açtığı zaman
Eski dikişler sökülürde kanama başlarda yeniden
Yaralarıma en acı tütünleri basacağım ben
Yeter ki bir çağır beni çiçeklendiğin yerden
Gemileri yaksalar da geleceğim sana
On iki ayın birisinde kesin takvim sorma bana
Ihlamurlar çiçek açtığı zaman
Bak işte notalar karıştı ezgiler muhalif
Hava kurşun gibi ağır yağmursa arsız
Hey benim alfabemdeki kadim elif
Ne güzellik ne da tat var baharsız
Güzellikleri yaşamak için geleceğim sana
Geleceğim diyorum biraz mühlet tanı bana
Ihlamurlar çiçek açtığı zaman
Ihlamurlar çiçek açtığı zaman
Ben güneş gibi gireceğim dar kapıdan
Kimseye uğramam ben sana uğramadan
Kavlime sadığım, sadığım sana
Takvim sorup hudut çizdirme bana
Ben sana çiçeklerler geleceğim
Ihlamurlar çiçek açtığı zaman

ZOR DEDİĞİME ALDANMA BUDA GELİP GEÇİCEK

...
Zor zamanlarım oldu kimse yoktu yanımda... 
ihtiyacım oldugu zamanlar yanımda olmalarına.
Kimseler yoktu yanımda sendelerken tutmak için uzandıgımda...
"Bir başına"
olmanın söylendiği kadar kolay olmadığını dibine kadar hissettiğim zamanlar oldu yalnızlığımda; sesim duvarlara çarpıp dönerken yine bana...
Çok tokat yemişligim var sesimden yanaklarıma.
Sanmıyorum olmaz artık o eski ben bundan sonra...
Zira kimse tanıdığım gibi degildi ihtiyacım olduğu zamanlarda!


Artık her şey yolundaymış gibi de davranmak iste-miyorum!
Yolunda olmayan birçok şey var hayatımda anlatabi-liyor muyum?


Yorgunum şimdi, biraz uyuyup güzel rüyalar görmek istiyorum.


GİTMEYE UTANAN BİRİLERİ OLMALI İNSANIN HAYATIN DA

Yorulduğumu hissediyorum bazen.
 Her şey, çok daha güzel olacak belki de “boş ver” diyebilsem!
"Boş vermek" , diye bir şey ve ben keşke bunu kullanabilsem!...

....kendime yetemediğim zamanlar var, bunaldığım anlar, birileri olmalı ellerimden tutmalılar! 
sesleri iyi gelen insanlar mesela tebessümleri içten olanlar, birileri olmalı... 
varlıkları hayatıma anlam katanlar!
"Gitmeyi" unutmuş insanlar, yalanı ayıp sayanlar, birilerine ihtiyacım var, gitmekten utanmalılar...

İNSAN BİR KERE ÖLÜR !

" Kimse göründüğü gibi değilmiş" 
"Kimse seni annen kadar düşünmezmiş" 
"Kendini, uğruna paraladıkların, bir gün bunu unutabilirmiş" 
"Gitmem diyenler gidebilirmiş" 
...ve "Gitmelerine sebep hataların değil, hatalarını bahane etmeleriymiş"
"Yoksa benim melek olmadığımı onlar bilmiyorlarmıymış(!)" 
"Çok beklenti içine girmemek gerekirmiş" 
"Bir tebessüm dahi olsa, beklenti içine girdiklerinin gitmesi küçük kıyamet gibi bir şeymiş!"
"Herkes yalnızmış"
"İnsan kendine sahip çıkmalıymış"
"Olur da sırtını başkasına dayarsan, arkan mutlaka boşa çıkarmış."
"İnsanların sözleri kişilklerini yansıtmazmış...eğer öyle olsaymış hiç kötü insan olmazmış"
"Ön yargılı olmamak lazımmış çünkü hayat zıtlıklarla beraber yaşanırmış"
Mesela:
"Her şey göründüğü gibi olsaymış herkesin en azından insan olması lazımmış(!)"
...."veya kahve o rengine rağmen, damakta güzel bir tat bırakmazmış."
"Aldanma-mak gerekirmiş",
"Ön yargıları bırak-malıymış"...
"Bir şeyin güzel olması, benim içinde güzel olacağı anlamı taşımazmış"
"Her şeye, herkese şans tanımalıymış"...
"Kötü sanılan şeyler belki de o kadar kötü olmazmış"

Gördüm,
Öğrendim. ..
Duymasın ama annem haklıymış.
...ve

zaten insan bir kere ölüyor, ondan sonrakileri hissetmiyor...

.... 46. 20. 07 . 83

Evin içinde atlet ve güneş gözlüğüyle fotoğraf çekinecek kadar kafam iyi olsun istiyorum. 
Başka türlü çekilmez bu dünya. 
Olur olmadık zamanlarda, bağıra bağıra ağlayan çocuklar kadar umursamaz,
Fotoğraflarda dudak büzen kız kadar "mutlu olmak" istiyorum.
Kim ne der çokta aldırmadan.
Kimsenin düşüncesini çokta umursamadan. 
Kafama göre yaşamak var aslında. ..
Çekip gidesim uzaklara.
Cebimde ümitler cebimde hayaller...
Yok! Öyle şeyler yazmayacağım buraya.
Sadece kulaklıklarım olsun yeter bana.
Hayallerde yorarmış insanı,
Hele gerçekleşmeyenleri bildiğin can sıkıntısı valla.
.....

CİNNET ANI !

Kimse umurumda değil, kimse olmazsa olmaz değil ve zaten kimsede ne göründüğü gibi ne de masallarda ki kadar iyi değil!
Hayat benim hayatım, adı ne olursa olsun kimse artık umurumda değil! 
Yanımda kalanlar olacaktır, kalırlarsa da yerleri asla “başımın üstü” olmayacak! 
Gidenler olacaktır, yollar uzun(!) kimsede tarafımdan oyalanmayacaktır!
Uzun cümleler kurup kimseye vakit kaybettirmeye de gerek yok, giden için “kendine iyi bak” demek bence yeterli olacaktır!
Siktir çekenlere, iki kere siktir çekmedikçe anlaşılan o ki mutluluk kapımı çalmayacak!
Mutluluk dedim de aklıma geldi, leblebi tozunun tadı; leblebi tozu kadar değeri olmayanlara, yıllar harcamak ne kadar da acı!
Yıllar deyince aklıma takıldı, yıllar geçse de tanıyamayabilirsiniz yavşakları!
Zira yavşaklara özgüdür her telde oynayabilmenin kıvraklığı!

7 Ekim 2014 Salı

DEKİ BANA ALLAH YETER...

Tüm düşünce ve isteklerini "evrene yönelttiğinde" evrenden sana bir ses gelir mi bilmiyorum ama iyi yada kötü anlarda ben her zaman dua etmenin daha yararlı olduğuna inandım hayatta. 
Bence çok şey beklememek gerekiyor evrenden, evrene yüklenen onca anlamla.
Hem yine evren değil mi mani olamayan eteğindeki onca yıldızın kayışına. 
Neyse tabi ki konumuz evren ya da gök bilimi değil "bu ne saçmalıyor" diyenler olabilir aramızda. 
Konu şu ki; sığınması gereken limanları iyi seçmeli insan. O "evrenin" de sahibi olan Allah size yeter her zaman. 
Geri kafalı olabilir veya entelektüel biri olmayabilirim ama hakkınızda hayırlı olan bir şeyin de Allah'ın "ol" demesiyle iyi biliyorum yazılacağını alnınıza. 
Bunun ötesi yok, anlatmak istediğim bir şey var ki hakkınızda hayırlı olan olmayan ve nasip denen bir şey var hayatta. 
Nasipten öte köy yok zira. Kısmet inle yolculuk yaparsın ve dileğin hakkında hayırlıysa nasip denen köye ulaşırsın. 
Üzgünüm ama gerisi biraz hikaye gibi geliyor bana. 
Hem Allahü Teala değil mi? Size anne ve babanızdan daha şefkatli olduğunu söyleyen okumuşsundur ya da duymuşsundur mutlaka. 
Gerçekleşmeyen bir dilek hakkında hayırlı değildir inan bana.
 Ahkam falan kesmiyorum lütfen bana kızma. "Evrenden" ziyade Allah'a sığınmakta fayda var ama.
Tabi evreninde kendine has güzellikleri var. 


Yıldızları seyredip en güzel yıldızı O'na benzetmek gibi mesela.

5 Ekim 2014 Pazar

BUGÜN...

Bugün otobüste 17-18 yaşlarında bir çift gördüm. 
Kız şişko ve sivilceliydi.
Erkekse baya yakışıklıydı. 
Kız sevgilisinin omzuna yaslanmış, oğlansa onun saçlarını okşuyor, dünyada sadece ikisi varmış, kız dünyanın en güzel kızıymış gibi bakıyordu. 
Kız ona dönüp bir şey fısıldadı, oğlan gülümsedi. 
Kıza sımsıkı sarıldı. 

O an göğsüme bir acı saplandı. 
Kimse beni kilolarımla, sivilcelerimle, olduğum kişi gibi sevmemişti. 
Kimse bana öyle bakmamıştı. 
Kimse bana öyle gülümsememişti. 
O an, o kızın yerinde olmayı diledim.

23.24.25. 12 . 14

Sonra belki çay içeriz. Şansımız varsa yağmur da yağar. Damlalara huzur yüklemece oynarız. 
Benim damlam seninkini alnından öper.

İkimize bir Sezen Aksu şarkısı, iki kupa çay bir de gözlerin yeter.
Ondan sonra şiir diye seni okumazsam, o da benim ayıbım olsun…

Mırıldandığım her şeysin ,
Sesinden öpüyorum




1 Ekim 2014 Çarşamba

TEŞEKKÜRLER...

Teşekkür etmek istediğim insanlar var, hayatımın şekillenmesinde rol oynayanlar(!)

Bir kaç cümle kadar hatırlananlar; ama olsun zira ederleri o kadar(!)

Öncelikle gidenlere; teşekkür ederim hepsine ,giderken arkaya bile bakılmazmış meğerse!

Geçmiş olması gerektiği yerde; bırakılırmış dünde ve sünger çekilirmiş üstüne!
Üstüne basılıp geçilmeyecek kimsede yokmuş meğerse, tek yapılması gereken sırt dönebilmekmiş sadece(!)


Teşekkür ederim tek tek hepsine; adam olmak değil adam gibi görünebilmekmiş bütün mesele!
Öğrendim sırtlarını döndüklerinde!


Yalan söyleyen insanlara, bir teşekkürde onlara borçluyum aslında!
Yer etmeselerdi hayatımda, hala yalanın yanlış olduğuna inanıyor olacaktım saf kıvamında(!)
Oysa yalanlarla da bir dünya kurulabilirmiş hayatta(!)
Ve yaşanabilirmiş insanların gözlerinin içine baka baka yalanlarla!...


Herkes gibi sende izleyeceksin beni.
 Ama herkesten biraz daha yabancı olarak...
Herkesle, her hangi biriyle bile bir gün "merhabalaşabilirim" ama senin bir "merhaba" deme şansın bile olmayacak !!!



KADINLAR NE İSTER ?

Kadınları mutlu etmek zor değildir aslında, yeter ki samimi olun onlara. 
Çiçek almayı unuttum değil; param yoktu deyin mesela. 
Patron mesaiye bıraktı değil, arkadaşlarla çıkacağız deyin onlara.
Arkadaşlarınızla çıkmanıza kızıp, dudak düşürüyorlarsa da; sizinle daha çok vakit geçirmek içindir o tafralar da.
Yoksa turşunuzu kurmayacaklar; emin olun hiç bir zaman asla.
Aldığınız çiçekler değildir onları mutlu eden, duygularınızı somutlaştırıp kalbinizi ellerine bırakıvermenizdir; yüzlerindeki çocukça tebessümü ettiren.
Ve kalbinizin çiçeklere dönüşmüş halidir onları güldüren.
Bu yüzden vazgeçemez kadınlar çiçeklerden, o çiçekleri kalbinize benzettiklerinden.
Yoksa çiçek çokta önemli değildir, zira ben hiç görmedim kadınlardan çiçek yiyen.
Sahiplenilmeyi sever kadınlar; "kendi ayakları üstünde durma felsefeleri" güçlü görünme kaygısından.
Hesap sorar gibi değil, tebessümle "nerdeydin" dediğiniz zaman; size tüm günü anlatıverirler o an.
Ama sıkıldığınızı belli etmeyin; otobüste bi kaç durak ayakta gittikten sonra, biraz oturup tekrar yaşlı teyzeye yer vermek zorunda kaldığını da anlattığı zaman.
Dinlenilmeyi sever kadınlar; düşüncelerine değer verildiğinde eşsiz bir huzura kavuşurlar.
Düşüncelerine değer verdiğiniz an, yine karlı çıkan siz olursunuz o zaman, sizi yere göğe sığdıramazlar; o kadar büyürtürler ki taşırırlar sizi odalardan sokaktan.
Çocuktur aslında bütün kadınlar; bu yüzdendir nazlanmalar; elinde değildir ki; hala içindedir elinde pamuk şekeri saçında kurdeleyle koşturan küçük kızlar.
Ve annedir bütün kadınlar; bu yüzden her zaman sizden bir adım ötede yaşarlar; çünkü geleceğinizi onlar kurarlar.